Primer düşük bütçesi ve kısıtlı oyuncu kadrosuna rağmen senaryosuyla izleyenlerin zorlanacağı fakat bir o kadar da takdir edeceği bir yapım ortaya koyuyor.
Bu filmi izlemiş bir avuç insan topluluğu olarak bu yazıyı okuyan sizleri dünyayı yönetme amaçları taşıyan çok gizli kardeşliğime kabul ediyorum. Makarası bir yana Türkçe’ye Kapsül olarak çevrilen Primer (2004)‘ü ele almak biraz zorlu olacak. Onu daha şimdiden hissediyorum. Ama yapılması da lazım.
Bakın ola ki bir şekilde bu yazıya denk geliyorsanız ve filmi daha izlemediyseniz. Şimdiden uyarıyorum. Primer öyle normal bir sinema izleyicisinin izleyebileceği bir film değil. Dikkatinizi çekerim! Bakın beğenebileceği demiyorum… İzleyebileceği diyorum. Filmin ağır bir örgüsü ve oldukça detaylı teknik bir dili var. Bunlar maalesef herkesin sevebileceği yahut katlanabileceği şeyler değil. Bu yüzden ona göre durumu kabullenin yoksa ben etrafımda nice kişiler gördüm. “Abi bu ne ya?”, “Böyle film mi olur? Ee, ne anlattı şimdi bu?” “O değil de, çok kötüydü. Siz beğendiniz mi?” gibi cümleler işitmek gerçekten çok kolay.
Bu tür yorumların sebebini ileri de unutmazsam anlatacağım. Şimdi… Primer bir bilim kurgu filmi. Fakat bunu 7.000 Dolar gibi bir bütçe ile yapınca ister istemez bir takım sorunlar ya da eksikliklerin çıkması gayet doğal bir hale geliyor. Filmi ele alırken mutlaka dönemine göre irdelemeliyiz. Film 2004 yapımı ve yapıldığı tarih ile ele alındığında konu oldukça önemli bir hale geliyor. Peki o halde konu ne mi derseniz? Zaman Yolculuğu…


Shane Carruth adlı abimiz yani filmdeki adıyla Aaron, Primer‘in hem senaristi, hem yönetmeni, hem yapımcısı, hem oyuncusu derken liste uzayıp gidiyor. Muhtemelen setin geri kalanı da bu adamın eşi dostu arkadaşı. Anlaşılıyor ki, adamlar bu projeyi imkansızlık içerisinde üretmişler. Sinematografi açısından öyle müthiş bir eser diyemesem de bir şeyler denendiği aşikar. Zaten filmi taşıyan da, biraz bu.


Filmi izlemeyenler burada demir atsınlar, çünkü onlar için yazının devamında sular oldukça tehlikeli. Fırtına geliyor, uyarmadı demeyin. SPOİLER!
Makine
Primer garajda imal edilen bir makine ile başlıyor. Söz konusu dört mühendis, girişimleri için bir yatırımcı ya da fon arıyorlar. Fakat ortada bir sorun var. Makinenin kesinlikle bir şey yaptığını bilmelerine rağmen, tam olarak ne yaptığından henüz emin değiller.
Burada kendi aralarında yaptıkları konuşmaların çoğunu anlamıyoruz. Belki onlar da anlamıyorlar fakat bizler büyük resmi idrak ediyoruz. Bilimsel terminoloji ile sarf ettikleri cümleler, bizleri onları daha dikkatli dinlemeye zorluyor. Peki, izleyiciler olarak kaç kişimiz orada anlatıları tam olarak idrak edebiliyor? Ya da yarısını? Açıkçası bu filmin gidişatı için bir sorun değil. Zaten bu da tam olarak filmin bizi içine çekme yollarından biri.
Etraflarından ihtiyaç duyulan şeyleri aldılar ve bundan daha anlamlı bir şey yaptılar.


Anlamlı Bir Şey
Filmin bütçesi gibi ekibimizin bütçesi de oldukça kısıtlı. Aaron (Shane Carruth) ve Abe (David Sullivan) filmin en önemli iki karakteri. Platin elde etmek için katalitik konvertör çalıyorlar. Freon gazı bulmak içinse buzdolabı parçalıyorlar. Onların icat ettikleri şey her neyse bunu kendilerinin girişimiyle yapıldıklarından oldukça eminler. Bu yüzden söz konusu bu projeden diğer iki arkadaşını kurnazca uzaklaştırıyorlar.
Nihayetinde akülerden, kablolardan, devrelerden ve metal plakalardan oluşan ilk prototip hazırlanıyor. Makine bir çeşit protein salgılıyor. Bir çeşit mantar. Bu mantar oldukça hızlı büyüyor. Hem de normalden çok daha hızlı bir şekilde. Abe proteinin büyüme hızını ölçmek için bir takım testler yapıyor. Testlere göre, garajda geçirilen 1 dakikanın makine içerisinde 1347 dakikaya denk geldiğini öğreniyor.
Makine içindeki zaman ile normal dünyadaki zaman birbirinden farklı bir şekilde akıyor. Bu da onu oldukça sıra dışı bir zaman makinesi yapıyor. Aaron (Shane Carruth) ve Abe (David Sullivan) makine üzerine düşünüyorlar. Muhtemel sonuçları aralarında tartışıyorlar ve sonunda Aaron bunun herhangi bir insanın bu vakte kadar tanık olduğu en önemli şey olduğu sonucuna varıyor. Evet, makine önemli bir buluş gibi duruyor. Fakat buradaki asıl mesele. Bu makineyi nasıl daha kullanışlı bir hale getirecekler?


Aaron ve Abe
Aaron ve Abe birbirleriyle oldukça heyecanlı fakat bir o kadar da sakin bir şekilde konuşuyorlar. İzleyiciler onların her konuştuğu şeyi anlamıyor ama asıl olayı da asla kaçırmıyorlar. Bunu daha çok, bir konuşmaya kulak misafiri olma duruma benzetebiliriz. Çünkü bir insan bir konuşmaya kulak misafiri olduğunda konuşmanın öncesini bilmediği için ona bazı diyaloglar anlaşılmaz gelir. İşte Primer‘in burada tam olarak yaptığı şey budur.
Aaron ve Abe makine konusunda henüz net bir fikre sahip değillerken bir anda Abe yolda yürüyen kendi kopyasını Aaron‘a gösteriyor. Aaron, Abe‘e bunun ne anlama geldiğini soruyor. Aslında durum açıktır. İkili makineyi geliştirmiş ve gelecekten geçmişe gelmişlerdir. Fakat asıl mesele, neden böyle bir şey olmuştur? Neden aynı mekanda 2 Abe vardır? Demem o ki buradaki Abe‘in amacı nedir? Buradan çıkarımla, insan gerçekten kendisinden korkar mı? Evet, bu filme göre korkar.


Paradoksa Doğru
Vakit kaybetmeden Aaron ve Abe bir depo kiralarlar. Makinenin daha büyük bir versiyonu için kolları sıvarlar. Makine hazır olduğunda bu makinenin güvenliği konusunda anlık bir tereddüt yaşarlar. Gerçekten de canları pahasına bu zaman yolculuğunu yapmalı mıdırlar? Bu makinenin mucitleri onlar olduğu için, elbette de bu kaçınılmazdır. Hem siz olsanız ne yapardınız? Kendimizi kandırmayalım. Her neyse konudan uzaklaşmayalım. İkili yakın geçmişe yolculuk ederler. Değerini artacaklarını bildikleri bazı yatırım fonlarını geçmişte satın alırlar.
Bu küçük git-geller bir nevi işe yarar gibi görünür. Fakat bu yolculuk ve ardından gelecek olan yolculuklar Aaron ve Abe için ciddi zaman çıkmazları yaratmaya başlar. Gelecekten gelen ile, gidilen zamandaki Aaron ve Abe‘ler birbirine karışır. Bu da ana zaman çizgisinin üzerinden peş peşe yaratılan alternatif zaman çizgileri oluşmasına sebep olur. Adeta zaman çizgileri, cebe atılan kulaklıklar gibi kördüğüm olur.


Zor ve Karmaşık
Çok detaya girmemek için Primer‘i sahne sahne irdelemeyeceğim. Tüm bu çıkarımların sonucunda; Primer paradokslar, döngüler, yarım kalan sonlar, açıklanamayan olaylar ve birbiri ile çakışan zaman çizgileri sebebiyle; izledikçe izleyenleri çok kolay içine çeken bir tür bulmaca filmine dönüştürüyor.
Filmin başında makinenin kullanım basitliği oldukça güzel dursa da, aslında Primer zamanla oynamanın ne denli karmaşık sorunlara yol açabileceğini çok güzel gözler önüne seriyor. Böylelikle zamanla oynamanın asla basit bir şey olmadığı ve yapılan her eylemin kendisine beklenmedik yeni sonuçlar yaratmasını izleyiciye başarılı bir şekilde aktarıyor.
Primer karmaşık yapısına rağmen izleyicinin temposuna ayak uydurabileceği bir tür duruşla kalitesini belli ediyor. Geçmişten günümüze sinemada pek çok zaman makinesi ya da zaman ile ilgili filmler yapıldı. Primer tüm bunların içerisinde, anlaşılması zor diyalogları ve tam manasıyla idrak edilmesi güç zaman çizgileriyle belki de en zor filmlerden birisi olarak öne çıkıyor. Bu maalesef genel izleyici kitlesine hitap etmemesine sebep olabilir. Belki de filmin en zayıf yönü budur. Son olarak toparlarsak, Primer kendisini sinemayı eğlence olarak görenler için kesinlikle sevilecek türden bir film olarak konumlamıyor. Fakat sanat olarak görenler için oldukça tatminkar, büyüleyici ve başarılı sayılabilecek bir yapım olarak gösteriyor.
Başka incelemelerde görüşmek üzere. Sinemayla kalın. Hoşçakalın.
Daha Fazla Film
Those Who Wish Me Dead İncelemesi
Those Who Wish Me Dead vicdani olarak geçmişinden azap çeken bir kadının, suikastçıların hedefindeki küçük bir çocuğa yardım etmesini konu …
Awake İncelemesi
İnsanlık uyku yeteneğini tamamen kaybederse ne olur? Yönetmen Mark Raso bu sorunun cevabını bizlere oldukça karanlık ve kaotik bir dünyayla …
Her Şey Yok Olur Detaylı İncelemesi
Hayatınızda pek çok şey feda ettiğiniz kişinin aslında büyük bir aldatmacadan öte bir şey olmadığını öğrenseniz ne yapardınız? Her Şey Yok …